Adı bile artist: Mustang Gold.
Açınca oyun ekranını, dedim “Tamam kardeşim, Red Dead Redemption’ın slot versiyonunu buldum.”
Kovboylar, atlar, kamp ateşi…
Bir yandan özgürlük, bir yandan ceplerin şişme ihtimali.
Oyun seni alıyor, öyle Teksas çöllerine fırlatıyor.
Şöyle diyeyim; spin attıkça toz kalkıyor resmen.
Grafikler desen taş gibi, müzik de var, “çatııııng!” efekti zaten adrenalini tavan yapıyor.
Ve tabii ki nereden oynuyoruz bu güzelliği? Slotter üzerinden.
Takıl kasmadan, hızlı hızlı çevir.
Yani, kovboy ruhuna yakışır şekilde seri hareket et!
Para mı o sesin geldiği?
Oyunda o meşhur çan sesi var ya…
Bir çaldı mı, kalbin hop ediyor.
Yoksa bonus mu geldi? diye gözün dönüyor.
İşin güzelliği şu: Bonus yakaladın mı oyun coşuyor.
Free spin? Var.
Çarpanlar? Dolu.
Collect sistemiyle altınlar? Onlar da var.
Bir de Mustang sembolü düşerse, off…
Şöyle diyeyim: Sadece kazandırmıyor, karizma katıyor.
Ekran o atla dolduğunda, kendini Teksas’ta altın madeni bulmuş gibi hissediyorsun.
Bu arada Slotter’da oynarken bu efektler daha bir akıyor.
Donma yok, heyecan kesintisiz.
O yüzden Slotter üzerinden Mustang Gold oynamak, tam yerinde karar olur.
Altın peşinde, yeleleri uçuran serüven
Oyunun öyle bir havası var ki…
Yani normalde slot oynarken dikkatli olursun, strateji yaparsın falan.
Ama burada bazen “ya ne olursa olsun” diyorsun.
Çünkü seni öyle bir içine çekiyor ki, bırakamıyorsun.
Bir spin daha atıyorsun…
Sonra bir daha…
Ve sonra hop! Altın dolu semboller ekranı kaplıyor.
İç sesin oh be! diyor.
Böyle bir tatmin hissi, gerçekten az oyunda var.
Bu arada kaybettirince de lan olsun be dedirtiyor.
Çünkü kayıp bile zarif yaşanıyor Mustang Gold’da.
Nazar boncuğu gibi işte.